3. İlerici Gençlik Yaz Kampı (23-26 Temmuz 2010)

Bu yıl üçüncüsünü düzenlediğimiz İlerici Gençlik Yaz Kampımızı 23-26 Temmuz 2010 tarihleri arasında Balıkesir – Gönen’de bulunan Kemal Türkler Eğitim ve Tatil Sitesi’nde gerçekleştirdik. Kamp boyunca panellerden atölyelere, futbol-voleybol turnuvasından pankart yarışmasına, yüzme yarışından fotoğraf yarışmasına ve tuval boyamaya kadar bir dizi etkinlik yaptık. 

Kampta birinci gün
23 Temmuz sabahının erken saatlerinde Kemal Türkler Eğitim ve Tatil Sitesi’ne ulaştık. Odalara yerleşilmesinin ardından hep birlikte ilk kahvaltımızı yaptık. Kahvaltı süresince hep birlikte sohbet ettik.

Saat 12.00’da açılış konuşması için konferans salonunda toplandık. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da TKP emektarı Bekir Karayel ve eşi Meryem Karayel kampımızda yerlerini aldı. Kampın açılış konuşmasını eskimeyen genç komünist Bekir amcamız yaptı. Karayel, Kemal Türkler’in bu yeri tahsis etmesinin önemini vurgulayarak, Türkler’i saygıyla andı. Kampı organize eden arkadaşlarımıza da teşekkür eden Karayel’in ardından Yetgül ve ılkin arkadaşlarımız kamp programıyla ilgili açıklama yaptılar. Açılış konuşmasında ayrıca kısa film atölyesi, fotoğraf yarışması, tuval boyama, pankart yarışması ve daha birçok etkinlikle ilgili bilgiler verildi. 

Akşam 18.00’da “Emperyalizm, Kapitalizm ve Türkiye” başlıklı ilk panelimizi gerçekleştirdik. Murat arkadaşımızın moderatör olduğu panelde konuşmacı araştırmacı-yazar Temel Demirer’di. Temel Demirer, kapitalizm ve emperyalizmi tanımlayarak, dünyanın ve Türkiye’nin bugünkü durumunu anlattı. Kapitalizm iyi, eşitlikçi, demokratik olamaz diyen Demirer, “Kapitalizmin iyisi olamaz! ıyi kapitalizm yıkılmış kapitalizmdir! Sosyal kapitalizm de yoktur. Kapitalizm sürdürülemez bir sistemdir. Bu yüzden yıkılmak zorundadır.” dedi. Emperyalizmi ise “kan ve gözyaşı” diye tanımladı. 

Demirer, yaşanan krizlerin Bağdat Caddesi’ndekilerin krizi değil, yoksulların krizi olduğunu vurguladı. Bankaların kâr oranlarına baktığımızda da bunu görülebileceğini söyledi. Dünyadaki politikaların da krizle ilgili olduğunu belirten Demirer ırkçılığın artmasının, kamplaşmaların yaşanmasının krizle ilgili olduğunu, bu tür kamplaşmaların yaşandığı dönemlerde de sınıf bilincinin yükselebileceğini söyledi. 

Konuşmasında Louse Michel’in de sözüne atıfta bulunan Demirer “Kapitalizm ve emperyalizm çok güçlü olduğu için ayakta değil, biz dizlerimizin üstüne çöktüğümüz için çok güçlü. TEKEL işçileri gibi ayağa kalkarsak onlardan çok daha güçlüyüz” dedi.

Panelin ardından akşam yemeği için yemekhaneye toplandık. Akşam yemeğinden sonra panelin soru ve cevap bölümü için konferans salonunda tekrar toplandık.

Panel gibi soru-cevap bölümü de canlı geçti. Soru-cevap bölümünde anayasa referandumu, devrimin nasıl olması gerektiği ve daha birçok konu tartışıldı. Konuşması boyunca umudun önemini vurgulayan Demirer 12 Eylül’de umudun ele geçirilemediğini belirterek, “Asıl o umuttur sizi buraya getiren, benim gençliğim burada! ışte ölümsüzlük ağacı budur” dedi. 

Kampın ikinci günü
Doğan günü erkenden karşılayabilmek için saat 07.30’da Cem, Kevser ve Hakan arkadaşlarımız herkesin kapısını tek tek çalarak hepimizi uyandırmasıyla kampımızın ikinci gününe başladık. Sabah kahvaltısının ardından kimimiz yüzerken kimimiz de tesisin çay bahçesinde sohbet etti.

Saat 10.00’da “Sendikalarda gençliğin durumu ve TEKEL deneyimi” başlıklı bir panelimiz vardı. Özden arkadaşımız sendikalarda gençliğin durumunu anlattı. Sendikalardaki bürokrasinin ve sendikaların yeni düşüncelere kapalı olmasının gençlerin sendikalarda yer almamasına neden olduğu vurgulandı. Sendikaların kendini yenilemesi gerektiği ve gençlerin de bunun için çaba göstermesi gerektiği belirtildi. Özden arkadaşımız, sendikalardaki ortak fikir alışverişlerinin yollarını aramamız gerektiğini, parasız ve anadilde eğitim taleplerimizin işçilerin, emekçilerin talepleri arasında yer alması gerektiğini vurguladı. 

Tuba arkadaşımız da bize TEKEL deneyimini anlattı. TEKEL’in kuruluşundan bugüne kadar geçen süreç anlatıldı. Bugün gelinen durumdan sadece AKP iktidarının sorumlu olmadığını, 1980’den itibaren iktidara gelen tüm hükümetlerin etkisinin olduğu belirtildi. TEKEL direnişinin nasıl başladığı, bu sürecin işçileri nasıl etkilediği ve işçilerdeki değişim anlatıldı. Panel boyunca TEKEL direnişinin bir destan olduğu vurgulandı. 

Öğle yemeğinin ardından “Haklarımı Öğrenelim” başlığı altında bir atölye gerçekleştirdik. Murat arkadaşımız bize hukuksal alandaki haklarımızı anlattı. Gözaltı sürecinde var olan haklarımız, “susma hakkı”nın nasıl kullanıldığı, kampusdaki haklarımız gibi merak ettiklerimiz anlatıldı.

14.30-17.30 saatleri arası serbest zaman etkinliklerine ayrılmıştı. Serbest zaman etkinliklerinde tuval boyama ve pankart boyama yarışması başladı. Tuval boyama için işçi sınıfının hocası olan Süleyman Üstün’ün portresi Hamdi arkadaşımızın yönlendirmesiyle kolektif bir şekilde çizildi. Çizimin ardından boyamaya geçildi. Tuval boyamaya oldukça yoğun ilgi vardı. Hep birlikte boyalar karıştırılarak kullanılacak renkler elde edildi. Sonra eline fırçayı alan boyamaya başladı. Tuval boyama sırasında oldukça renkli görüntüler vardı. 

Pankart boyama yarışması için 3 grup oluşturuldu. Yazılacak sloganların dağıtılmasının ardından çizimler başladı. Bu arada da fotoğraf yarışmasına katılan arkadaşlar bu renkli görüntüleri yakalamaya çalıştılar. Onlarca İlerici gencin katıldığı pankart boyama yarışmasında her grup en güzel pankartı çıkarabilmek için bir yandan kafa yordu bir yandan sıcağa rağmen çizimlerini gerçekleştirdiler.

Saat 17.30’da “Örgüt nedir? Neden örgütlenmeliyiz?” başlıklı panelimiz vardı. Aslı arkadaşımız devrimci demokrat tarzı örgütlenmeyle sınıfsal tarzda örgütlenmenin farklarını anlatarak, biz İlerici gençlerin yöntemini anlattı. Yolumuzun çok inişli-çıkışlı olduğu ve ilmek ilmek örmemiz gerektiği, bu yolun uzun olduğu ama mutlaka sonucuna ulaşılacağı vurgulandı. 

ılkin arkadaşımız ise, liseli örgütlenmesinin önemi ve İlerici Liseli Mücadelesi’ni anlattı. Gençlik hareketi tarihi anlatılarak, liselilerin bu mücadeledeki yeri ve 70’lerdeki ıLD’nin konumu ve farkı anlatıldı. Günümüzde de liselilerin sorunlarını özümseyerek, sorunları için mücadele ettikleri vurgulandı. Meslek lisesinde okuyanların konumları üzerinde özellikle duruldu. Liselilerin sorunları üzerinde tartışıldı ve liselilere getirilen her okula polis uygulamasının gençleri koruma amaçlı olmadığı belirtildi. 

Fethiye arkadaşımız da kadın mücadelesi ve örgütlerde kadının yeri hakkında bir sunum gerçekleştirdi. Kadınların mücadele tarihi anlatılarak, toplumları değiştiren devrimlerde kadınların belirleyici güç olduğu söylendi. Sendikalara bakıldığında ise kadın sayısının az olduğu özellikle yönetici konumlarında pek rastlanmadığı vurgulandı. Türkiye’de sendikalardaki kadın sayısında gittikçe azalma gözlemlendiği, bunun nedeninin de kriz bahanesiyle ilk kadınların işten çıkarılması, çalışan kadınların ise sigortasız ve taşeron olarak çalıştırılması olduğu söylendi. Soru ve cevap bölümü tüm arkadaşlarımızın görüşlerini paylaştığı ve öneriler verdiği bir bölüm oldu.

Akşam saat 21.30’da “Demir yol” adlı film seyredildi. Demiryolu işçilerinin grev öyküsünü anlatan filmde, grev komitesinde görevli işçi Hasan ve demokratik devrimci kardeşi Bülent arasındaki görüş farklılarını anlatılıyor. Grevi sabote etmek için egemenler ellerinden geleni yaparlar. Birçok işçi tutuklanır. Ama bir süre sonra bir dayanışma sonucu grev, daha güçlü ve daha bilinçli bir biçimde sürüp gider. Filmin ardından çay bahçesinde filmle ilgili görüşlerimizi paylaştık. Bunun da ardından dinlenebilmek için odalarımıza çekildik, ne de olsa ertesi gün yüzme yarışması, futbol, voleybol ve satranç turnuvası bizi bekliyordu.

Kampın üçüncü günü
Üçüncü günümüzün ilk panel konusu “Gençliğin güncel sorunları ve güvenli internet kullanımı” idi. şener arkadaşımız, internet tarihi, internet nedir, internet kullanmadaki amacımız nedir, internet kullanımı sırasında dikkat etmemiz gerekenlerin neler olduğunu anlattı. Ardından Salih arkadaşımız, gençliğin sorunlarıyla ilgili bir sunum gerçekleştirdi. Herkesin katkısıyla gençliğin sorunu olarak gördüklerimiz yazı tahtasına yazıldı ve o yazılanlar üzerinden sorunların boyutu ve o sorunları nasıl çözebileceğimiz tartışıldı. Gençliğin en büyük sorunlarının ise, gelecek kaygısı, işsizlik, ekonomi, aile, etnik sorun ve umutsuzluk olduğu vurgulandı.

Panelin ardından serbest zamanda tuval boyama ve pankart yarışmasına devam edildi. Pankart boyama yarışmasında pankartlara yazıların yazılmasından ardından boyamaya geçildi. Kolektif bir şekilde, hummalı bir çalışmayla pankartlar boyanmaya başlandı. 

Öğle yemeğinin ardından Ecem arkadaşımız “ılk yardım hayat kurtarır” başlığı altında nefes darlığı, nabız, boğulma tehlikesi geçiren kişiyi kurtarma, epilepsi hastalığı, travma belirtileri, burun ve kulak kanaması, bayılma durumu gibi durumlarla ilgili bilgilendirmelerde bulundu. Sağlıkla ilgili merak ettiklerimizi yanıtladı. Bazı durumlarda da uygulamalı olarak nasıl davranmamız gerektiğini anlattı.

Ardından serbest zaman etkinliklerimizde turnuvalar yapıldı. Yüzme yarışması, voleybol turnuvası, futbol turnuvası, satranç turnuvası yapıldı. Tuval boyama ve pankart boyama da devam etti. Pankart boyama yarışmasına katılan arkadaşlarımız pankartlarını yetiştirebilmek için zamanla yarıştılar. Pankart
boyama sırasında hep birlikte marşlar söylendi. Marşlar eşliğinde pankartlar tamamlandı.

Gecenin sessizliğini Güneşli Dünya’nın emekten yana söylediği ezgilerle bozduk. Akşam tesisin terasında Güneşli Dünya’nın konserine tesisde kalanların da yoğun ilgisi vardı. Konserden önce, yapılan üç pankart terasa asıldı ve oylamaya sunuldu. Pankart yarışmasını “ışçi, köylü, öğrenci gençlik, TÜM-ıGD safında birleştik” sloganını yazan grup kazandı. Pankartlar herkesin ilgisini çekti. Güneşli Dünya’nın marşlarına hep birlikte eşlik ettik. Halaylar çektik. Grup Güneşli Dünya dinletisi sahilde kamp ateşinin başında devam etti.

Yaktığımız ateşle karanlıklar çıkacak aydınlığa!
Kamp ateşinin etrafında çember oluşturduk. Gecenin karanlığını yaktığımız ateşle aydınlattık. Marşlarımızı, türkülerimizi, şarkılarımızı hep bir ağızdan söylemeye devam ettik. Omuz omuza halaylarımızı çektik, oyunlar oynadık. Kamp ateşin de Bekir amcamız da bizimleydi. O da Esperanto dilinde, Türkçe ve Rusça söylediği marşlarla gecemizi aydınlattı.

Kampın son günü
Kampımızın son gününde hep birlikte yapılan kahvaltımızın ardından yolculuk için hazırlanmaya başladık. 

Kampımızın son paneli “Türkiye’de etnisite ve kültürel kimlik” idi. Doç. Dr. Sibel Özbudun’un sunumuyla yapılan panelde, sınıf ile kimlik arasında aşılmaz bir duvar olmadığı, bireylerin bulundukları toplumsal sınıfta hayatı kavradıkları vurgulandı. Türkiye’deki Kürt sorununa da değinilen sunumda, Kürtlerin ucuz iş gücü olarak görüldüğü belirtildi.

Panelin ardından hep birlikte son kez öğle yemeği yenildi. Ardından kapanış için toplantı salonunda toplandık. Önce fotoğraf yarışmasına katılan arkadaşlarımızın fotoğrafları oylandı. Ceren ve Kubilay arkadaşlarımızın çektikleri fotoğraflar eşit oy alarak birinci oldular. Oylamadan sonra kısa film atölyesine katılan arkadaşlarımızın çektikleri görüntülerden oluşan kısa filmi izledik. “Kampın öbür yüzü” adlı fotoğraf yarışmasına katılan arkadaşlarımızın çektikleri diğer fotoğrafların slayt gösterimi yapıldı.

Daha sonra turnuvalarda kazanan arkadaşlarımızın isimleri açıklandı. Bekir Karayel kapanış konuşmasını yaptı. 

Vedalaşmanın ardından otobüslere binildi. Ekmek ve hürriyet günlerimiz için tüm İlerici Gençler yollarda…

Updated: 9 Şubat 2014 — 9:22 pm