Hakkımızda

Geçmişten geliyoruz, geleceğe yürüyoruz

İlerici Gençler Mücadeleyi Büyütüyor!

Kulak ver dostum hikayemize!

1970’li yıllar tarihe, kapitalizmin sözde “altın çağı”nın sona erdiği ve ABD ile İngiltere‘nin başını çektiğiemperyalist odağın çeşitli bölgelerdeki yerli işbirlikçileriyle birlikte dünya halklarına yönelik saldırıyı yükselttiği bir dönem olarak geçti. Aynı dönemde Türkiye’de iktidara gelen hükümetler, uyguladıkları politikalarla emperyalizmin kuklası olduklarını bize göstermişti. İşçilere, halklara yönelik baskının arttığı, dünyanın savaş, nükleer tehditle karşı karşıya olduğu bu dönemde kitleler İstanbul’dan Ankara’ya, Diyarbakır’dan Hopa’ya kadar alanlara çıkarak tepkilerini ortaya koymaya başlamış, bu düzen böyle gitmez demişti. Bugün sahip olduğumuz ve elimizden çalınmaya çalışılan pek çok hak ve özgürlük o günlerde elde edilirken 12 Eylül Askeri Faşist Darbesi‘nin Türkiye’yi karanlığa gömme çabası bile bu mücadeleyi durduramadı.

İlerici Gençler Derneği (İGD) de Türkiye’nin bu hareketli siyasal ortamında 5 Ocak 1976 tarihinde kuruldu. Kökeni Anadolu’nun ilk komünistleri olan Mustafa Suphilere ve 1940lı yıllarda kurulan İlerici Gençler Birliği’ne dayanan İGD, 68 gençlik önderlerinden Harun Karadeniz’in “Yolumuz işçi sınıfının yoludur” sloganını esas alarak; işçi, köylü, öğrenci gençliği işçi sınıfının yolunda mücadeleye çağırdı. Kısa zamanda Türkiye’nin dört bir yanında örgütlenen ilerici gençler, işçi sınıfının, emekçi halkın yanında saf tutarak onların desteğini kazanırken, okullarda, fabrikalarda ve tarlalarda iktidarın gerçekleştirdiği her türlü saldırıyı geri püskürtmek için mücadele etti. Bu da İGD’yi iktidarın en büyük düşmanlarından biri haline getirdi.

6 Kasım 1979’da Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından kapatıldığında İGD, Türkiye’de gençliğin birlikte mücadelesinin neleri başarabileceğinin en iyi örneğini vermekteydi. Derneğin kapatılması ilerici gençliğin mücadelesini durdurmadı. 12 Eylül Askeri Faşist Darbesi Türkiye’de ilerici, devrimci güçlerin, sendikaların, haksızlıklara karşı sözümüz var diyen herkesin üzerinden bir silindir gibi geçerken ilerici gençler darbe koşullarına rağmen çalışmalarına devam etti. İlerici gençler, faşist cuntanın baskı, hile ve zor kullanarak halka kabul ettirmeye çalıştığı 81 anayasasına karşı “Anayasa’ya hayır” kampanyasını örgütledi.

İGD’nin kapatıldığı 1979’dan sonra çeşitli isimler altında süren ilerici gençlik mücadelesi 2002 yılına gelindiğinde Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden gelen ilerici gençlerin Tüm İlerici Gençlik Derneği’ni (TÜM-İGD) kurmasıyla yeni bir ivme kazandı. Edirne’den Dersim’e, Mersin’den İzmir’e, Gaziantep’ten Karabük’e Türkiye’nin dört bir yanındaki TÜM-İGD’liler gençliğin öznel sorunlarından ülke ve dünya sorunlarına kadar pek çok konuda çözümün birlikte mücadeleden geçtiğini ortaya koydu.

Peki TÜM-İGD çatısı altında mücadele eden ilerici gençler ne istiyor? Büyük sözler söylemekten korkmadan, büyük sözlerinin altını büyük hayalleri ve hayallerine ulaşmalarını sağlayacak mücadeleleriyle dolduran TÜM-İGD’li gençler aslında kapitalizmin ve emperyalizmin yok etmeye çalıştığı dünyalarını geri alma mücadelesi veriyor.

Geleceğimizi kurmak için bir adım daha

Öğrenci gençlik bugün köhneleşmiş, ırkçı, gerici, cinsiyetçi, bilime ve emeğe düşman bir eğitim sistemiyle karşı karşıya. Ülkemizi yönetenler eğitimi hak olmaktan çıkarıp parayla satılan bir meta haline getiriyor. Parası olmadığı ve çalışmak zorunda olduğu için okulu bırakan insan sayısı her geçen gün artıyor.

Yüzlerce ilköğretim okulu ve lisede 100 bini aşkın öğretmen açığı varken yüzbinlerce öğretmen hala atama bekliyor. Atanan öğretmenlerin birçoğu ise kadrolu yerine ücretli veya geçici öğretmen olarak işe alınarak ücretli kölelik sisteminin çarkları arasına sokuluyor. Zorunlu seçmeli din derslerinin 8 saate kadar çıktığı milli eğitim müfredatında, kimya, biyoloji, edebiyat gibi derslerin yerini bulmak zorlaşıyor. “Kızım çok okuyup da ne olacaksın?” algısı eğitim sistemiyle, iktidar yanlısı öğretmen ve müdürlerle öğrencilere dikta ediliyor. Onlar için emekçi halkın kız çocukları gelin, erkek çocukları işçiden başka bir şey değil. Tüm bunları aşıp üniversiteye girmek için ödememiz gereken para arttıkça cebimizdeki delik büyüyor. Dershaneleri kapatıyorum diyen iktidar bizi devlet okullarından çıkıp özel okullara gitmeye zorluyor.

YÖK’ü kaldıracağız palavrasıyla yapılan her değişiklikte üniversitelerimiz patronlara daha fazla teslim ediliyor. Öğrenciler üniversitede özgürce düşüncelerini söyleyemezken yeni YÖK yasasıyla üniversite yönetimlerinde şirket yöneticilerinin söz sahibi olacağı günler yakında. Üniversitelerimiz şirketlerin AR-GE departmanı haline gelirken, toplum yararına çalışmalar akademiden dışlanıyor. 50/D canavarı her geçen gün araştırma görevlilerini güvencesiz şekilde çalışmaya zorlarken, şimdiden onlarca araştırma görevlisi işten atıldı. Üniversitelerin hukuk birimleri öğrencilere ceza vermek, atılan akademisyenlere karşı üniversiteyi savunmak için çalışıyor. Bu durumda Üniversitelerimizin kapılarındaki tek eksik “Marmara A.Ş.”, “İstanbul A.Ş.”, “Hacettepe A.Ş.”… tabelaları…

Bir düşünün herkesin eşit ve parasız olarak eğitime ulaşması, eğitimde bilimin etkin olması, herkesin ilkokuldan üniversiteye eğitimi anadilinde alması imkansız mı? Irkçı, gerici, cinsiyetçi eğitimi aşmak, üniversitelerde yönetimi akademisyenlerin, öğrencilerin ve üniversite çalışanlarının eline almak ancak birlikte mücadeleden geçiyor. İlerici Öğrenciler eğitim sisteminin baştan aşağı yenilenmesini talep ediyor ve bu amaç için mücadele veriyor.

Liseyi, üniversiteyi bitirdikten ya da bıraktıktan sonra işsizliğin soğuk nefesi karşımıza çıkıyor. Çalışan arkadaşlarımız her an işten atılma korkusuyla karşı karşıya. THY’de, BEDAŞ’ta ve pek çok iş yerinde atılan işçilerin önemli bir kısmını gençler oluştururken, her dört gençten biri işsizlikle boğuşuyor. AKP iktidarı ise utanmadan “herkes iş bulacak diye birşey yok” diyor. Meslek edindirme kursları işsiz gençlerin sırtından para kazanırken, İŞKUR yerini özel iş ve işçi bulma kurumlarına bırakıyor. İktidar işsizlikten açıkça kâr sağlıyor.

İlerici Gençler, işten atılmalara, işsizliğe karşı ses yükseltmeden işsizliğin çözülmeyeceğini bilerek bulunduğu her alanda “Diplomalı işsiz olmayacağız”, “Herkese güvenceli iş” sloganlarını yükseltiyor.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve çıkarılan yasalarla aileye hapsedilen kadınların hayatları üniversitelerden iş yerlerine, yaşadıkları ev, sokak, mahalleye kadar her alanda kısıtlanıyor. Toplumun her kesiminden kadınlar cinayet, şiddet ve tacizle karşı karşıya. Kadına yönelik cinayetler artık binli sayılarla ifade edilirken, araştırmalar kadınların yüzde 80’den fazlasının hayatlarının bir bölümünde şiddet ve taciz olaylarıyla karşılaştığını gösteriyor.

Hayal edilen eşit, özgür, güneşli dünyanın kadınların kurtuluşuna sıkı sıkıya bağlı olduğunu bilen ilerici gençler her türlü cinsiyetçi tutuma karşı duruyor. Kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık talebini yükselten İlerici Gençler, cinsiyetçi algının en çok sistemin yararına olduğunu bilerek kadın mücadelesine omuz veriyor.

Kadına yönelik şiddeti yükselten ataerkil sistem eşcinsel, biseksüel, trans (EBT) bireylere de acımasız saldırısını sürdürüyor. Homofobiyi ve transfobiyi “temel ahlaki değerler” olarak gösteren egemenler, EBT bireyleri çalışma hayatından sosyal hayata kadar her alanda dışlamaya çalışıyor. EBT bireyleri işsiz, çevresiz bırakıp, onlara yönelik her türlü şiddeti aklayanların bir yandan da fuhuşu sektörleştirmesi “ahlak” sloganlarının yalan olduğunu ortaya koyuyor.

Çarpık toplumsal cinsiyet algısına karşı mücadele yürüten İlerici Gençler, EBT bireylerin eşitlik mücadelesinde, saflarda onlarla yan yana duruyor.

Türkiye, Ortadoğu ve dünyamız emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin savaş çığlıklarıyla inliyor. AKP iktidarı Kürtlere, Ermenilere, Rumlara, Alevilere, Süryanilere kendisi gibi olmayan tüm kesimlere acımasızca saldırıyor. Roboski’de yoksul Kürt köylülerini bombalarla katleden iktidar, KCK operasyonuyla da yasal, demokratik, meşru alanda siyaset yürüten belediye başkanlarını, milletvekillerini, anadilde eğitim talep eden öğrencileri, özgür basın mücadelesindeki gazetecileri hedef alıyor. Eğitim ve medya halklar arasına düşmanlık tohumları ekmenin aracı olarak kullanılıyor. ABD emperyalizmi dünyanın dört bir yanında kendisine boyun eğmeyen ülkeleri “dize getirmek” için AKP iktidarı gibi maşalarını kullanıyor. Libya’da kanlı darbesini yapan ABD gözünü Suriye, İran gibi ülkelere dikmiş durumda. AKP iktidarı da Ortadoğu’da ABD’nin ileri karakolu görevini üstleniyor. Suriye’yi alaşağı etmek isteyen ABD’nin emir eri konumundaki AKP, Suriye’ye saldırı iznini meclisten geçirdi. Suriye’ye karşı emperyalist odakların desteklediği Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) adlı çete Türkiye topraklarında AKP eliyle besleniyor. ÖSO adlı çete Hatay’da kanlı savaş silahlarıyla elini kolunu sallayarak gezerken, “Suriye’yle savaş istemiyoruz” diyen bölge halkı biber gazı, cop ve gözaltılarla karşılaşıyor. AKP iktidarının tam destekverdiği ÖSO, kendi öz yönetimi ilan eden Suriyeli Kürtlere de saldırarak etnik bir savaşın tohumlarını atıyor. İsrail’in Filistin topraklarına yaptığı saldırılarda ise Ortadoğu’nun sözde savunuculuğunu üstlenen AKP sus pus olmuş durumda.

Tüm dünya halklarının eşitliğini savunan İlerici Gençler “Bu savaş senin de kapını çalabilir” kampanyasıyla herkesi savaşlara, katliamlara karşı durmaya çağırıyor.

Her alanda ABD’nin izinden giden iktidarlar, onun çevre ve kentsel doku düşmanı politikasını da birebir uyguluyor. Tarihi binaları yıkarak ya da sözde yeniden yaparak alışveriş merkezine çevirme anlayışı yeşil alanlarımıza, parklarımıza da gözünü dikti. İstanbul’da AKM’yi yıkmaya çalışan, Emek Sineması’nı yerle bir etmeye çalışan AKP’li belediye, Göztepe Parkı’nda ağaçları kesip cami yapmanın peşinde. İşçi sınıfının 1 Mayıs alanı Taksim Meydanı yapılan düzenlemeyle bir ucubeye çevrildi. Gezi Parkı’yla başlayan direniş ise bu artık halkın ranta, talana kolay kolay izin vermeyeceğini iktidara bir kez daha göstermiş oldu.

İlerici Gençler Emek Sineması, AKM, Taksim Meydanı için, yeşil, yaşanabilir bir çevre için dayanışma alanlarında “Bu sokaklar bizim” sloganının gerçekliğini tekrar tekrar ispat ediyor.  Mayıs-Haziran Büyük Halk Direnişi’nin her anında, Türkiye’nin dört bir yanında alanlarda olan İlerici Gençler mücadeleye devamın zaferin teminatı olduğunun bilinciyle yürüyor.

Kiraların dudak uçuklatan miktarlara ulaştığı ülkemizde halkın büyük bir kesimi barınma sorunu ile karşı karşıya. Üniversite öğrencileri 10-12 kişilik odaların olduğu yurtlarda kötü koşullarda yaşamaya çalışırken, emekçiler rutubetli, karanlık, sağlıksız evlerde barınmaya zorlanıyor. Üstelik namus bekçiliğine soyunan iktidarın öğrenci evleriyle ilgili açıklamalarıyla öğrenciler bir de mahalle baskısı altında eziliyor.

Barınma hakkını temel bir hak olarak gören İlerici Gençler, herkese sağlıklı, yaşanabilir bir ortamda barınma olanaklarının sağlanması için mücadele yürütüyor.

Krizi yaratan sermayeyken faturası bize, emekçilere ve emekçi çocuklarına kesiliyor. Maaşlarımıza yapılan zam oranlarında yüzde 1’lik değişim taleplerimize bile kulak tıkayanlar doğalgaza, elektriğe, suya, otobüse yüzde 10’luk, yüzde 20’lik zamlar yapıyor. Haberlerde geçen “enflasyon oranındaki artış ve zam” sözleri oyun çağındaki çocukların bile korkulu rüyası oldu. Patronların aşırı kâr etme sevdası yüzünden girilen krizlerde ceza ay başında üç kuruşluk maaşını bekleyen emekçiye kesiliyor.

Krizi biz yaratmadık, cezasını çekmek istemiyoruz. “Krizin faturası patronlara” diyen İlerici Gençler krizin sorumlusu kapitalist sistemin toplum yararına bir sistemle değişmesi için mücadele yürütüyor.

Elindeki broşür ilerici gençlik mücadelesinin İGD’den TÜM-İGD’ye 38 yıllık bir kesitini sunmak ve içinde yaşadığımız ırkçı, cinsiyetçi, çevre düşmanı, bilim düşmanı, emek düşmanı bu düzenden kurtuluş yolunun senden geçtiğini anlatmak için metni yazandan, tasarlayana, matbaada basan işçiden, matbaadan alıp sana kadar ulaştıran dostlarımızın emeğiyle hazırlandı. Şayet buraya kadar okuduklarına “evet” diyorsan, bize hak veriyorsan, ortak hayallerimiz, isteklerimiz var demektir. O halde bizimle benzer görüşleri paylaşan bir genç olarak senin, İlerici Gençler’in arasında yer almaman için hiç bir sebep yok.

Belki her zaman, her konuda yüzde yüz aynı şeyleri düşünüp söyleyemeyiz. Ancak bu görüşlere büyük oranda katılıyorsan ya da kendini zaten bir ilerici, demokrat, sosyalist ya da devrimci genç olarak görüyorsan, bu düzende bir sorun olduğunu düşünüyorsan çağrımız sanadır. Sen yoksan biz bir eksiğiz. Gel ki bir gün gene şu şiiri okusun şair yerinden fırlayarak;

Yine kitapları, türküleri, bayraklarıyla geldiler,

dalga dalga aydınlık oldular,

yürüdüler karanlığın üstüne.

Meydanları zaptettiler yine

 

Nâzım Hikmet Ran.