Bugün, 68 kuşağının gençlik önderlerinden biri olan İbrahim Kaypakkaya’nın katledilişinin 45. Yıl dönümü.
Kaypakkaya 18 Mayıs 1973 günü Diyarbakır’da tutuklu bulunduğu cezaevinde işkencede öldürüldü.
1949 yılında Çorumda yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Kaypakkaya İstanbul Üniversitesi Fizik bölümünde okurken sol düşünceyi benimsemeye başlar. İlerleyen zamanlarda Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi olur. Partinin etkisiyle Fikir Kulüpleri Federasyonu’na (FKF) katılır ve 9 arkadaşıyla beraber Çapa Fikir Kulüpleri Federasyonunu kurar.
6. Filoya karşı bildiri dağıtması ve protestolara katıldığı için 1968’de okuldan atılır. TİP ve FKF arasında ortaya çıkan ayrışmada Milli Demokratik Devrim (MDD) saflarında yer alır. Fakat daha sonra Kemalizm ve “ulusların kendi kaderini tayin hakkı” tartışmalarında bu kesimlerle yolunu ayırır.
Çin Devrimi örneğinden etkilenerek maoizmin genel ideolojik, politik çerçevesini benimser ve Türkiye’deki kapitalizmin gelişim sürecini göremez, işçi sınıfını devrimin temel gücü olduğunu, 1970 Büyük İşçi Direnişine rağmen kavrayamaz. Temel güç olarak köylülüğü görür ve köylerden kentlere doğru yayılan silahlı devrim stratejisini önerir. Gittikçe işçi sınıfından uzaklaşan bir hat izler.
12 Mart muhtırasının getirdiği sıkıyönetim koşullarında çalışmalarına ara vermez.1972 yılında Türkiye Komünist Partisi- Marksist Leninist ve Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş ordusunu (TKP/ML- TİKKO) kurar. Çalışmalarına Dersim bölgesinde devam ederken yakalanır.
Diyarbakır zindanlarında 4 ay süren işkencelere rağmen konuşmaz. Mahkeme gününe günler kala 18 Mayıs 1973’de sorguda katledilir.
Kaypakkaya, bütün zorluklara rağmen halkı örgütlemeye çalışmaktan vazgeçmemiştir. Kendi deyimiyle “Şimdi biz, herkesin gözü önünde yükseklere bir bayrak çekiyoruz.” diyerek mücadelesini hep daha ileriye taşımaya çalışmıştır.
İbrahim Kaypakkaya, ağır işkencelere rağmen ser verip sır vermeyerek kendinden sonra gelen devrimcilere örnek oldu ve olmayı sürdürüyor. İbrahim Kaypakkaya’yı, devrimci mücadelemizde yaşatacağız.