Türkiye, 15 Temmuz Amerikancı-Fetullahçı darbe girişimi sonrası ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) ile çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile yönetilmeye çalışılıyor. Bizzat Erdoğan ve Bakanlar tarafından ‘OHAL halka karşı değil, terör örgütlerine karşı ilan edilmiştir. Sivil halk hayatına aynı normallik(!) içinde devam edecektir’ denilse de; KHK’lar Fetullahçı teröristlerden çok ülkenin ilerici, vatansever, cumhuriyetçi, laik ve demokrat kesimin sırtından bir kızılcık sopası misali eksik edilmiyor.
Peki bu kızılcık sopası ülkenin en dinamik ve aydınlık yüzü üniversitelerde kendini nasıl gösteriyor?
7 Şubat’ta yayımlanan son KHK ile 300’den fazla eğitim emekçisi daha savunma hakkı tanınmaksızın, asılsız suçlamalarla ihraç edildi. Bu KHK özellikle muhalif gelenekleri ve kimlikleri ile bilinen Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, İletişim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Fakültesi ve Hukuk Fakültesi ile birlikte Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’ndeki ihraçlar öğrencisi, hocası ve emekçisi ile sabırları taşıran son damla oldu. Eğitim-Sen Ankara 5 No’lu Üniversiteler Şubesi’nin 10 Şubat (Dün) günü Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mekteb-i Mülkiye)’nde düzenlediği ”Hayır Gitmiyoruz” şiarıyla düzenlediği Büyük Buluşma polisin saldırısı nedeniyle yapılamadı.
10 Şubat’ta Cebeci Kampüsü’nde ne oldu?
Eğitim-Sen Ankara 5 No’lu Üniversiteler Şubesi’nin kararı ile saat 12.30’da milletvekillerinin, öğretim üyelerinin, sivil toplum kuruluşlarının, Mülkiyeliler Birliğinin, mezunların, öğrencilerin ve işçisinden memuruna üniversitenin tüm bileşenlerinin katılacağı bir basın açıklaması organize edildi. Sabah saatlerinden itibaren yüzlerce çevik kuvvet polisinin, öğrencilere yaptığı işkencelerle bilinen sivil polislerin ve hergün yüzlerini gördüğü selam verdiği hocalara, öğrencilere saldırmaktan çekinmeyen Ankara Üniversitesi Rektörü Erkan İBİŞ’in paralı askerliğine soyunan Özel Güvenlik Birimleri’nin (ÖGB) yoğun provokasyonu ile güne başlandı. Sabah erken saatte okula girebilen hocalar ve öğrenciler dışında saat 11.00’den sonra okula gelmeye başlayan mezunlar, emekli hocalar, ihraç edilmiş hocalar hatta henüz ihraç edilmemiş hocalar,lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencileri (kayıt yenileme tarihlerinin son günü olmasına rağmen) ve başka fakülteden öğrenciler okula alınmadı.
Okulun dışında pek çok noktada biber gazlı, plastik mermili, joplu saldırılar oldu ve gözaltılar yapıldı. Okulun içindeki kitle ile dışındaki -yaşları 18 ile 90 arasında değişen- kitle arasına ÖGB etten duvar örerken sivil-çevik polisler ve yanlarında getirdikleri eğitimli polis köpekleri, insanları darp etti-ettirildi. Saat 11.30 sularında içerideki kitlenin yaptığı müdahale ile kapının önünde bekleyen kitlenin bir kısmı okula alınabildi. Bu sırada okulun dışında yüzlerce insan kapıya yaklaşabilmek için mücadele etmeye devam etti. Kolluk kuvvetlerinin bu tavrını protesto etmek isteyen akademisyenler cübbelerini kapının önüne serdi. Milletvekillerinin gelip içeri girmek istemesiyle kapıda yeniden bir arbede yaşansa da kampüs içerisinden yapılan müdahale ile vekiller içeri girebildi. Bu sırada yaşından dolayı yürümekte sıkıntı çeken ve ömrünü Siyasal Bilgiler Fakültesi-Mülkiye’ye vermiş olan Prof.Dr Korkut Boratav içeri giremedi. Okulun içine girebilmek için mücadele eden kitle ise polisin yoğun saldırısı sonrası Kızılay’da bulunan Mülkiyeliler Birliği Genel Merkezi’nde toplanmak zorunda kaldı. Okulun içerisine girebilmiş olanlar ise polis saldırısını protesto etmek ve dışarıdaki arkadaşlarının da içeriye girebilmesini talep etmek için SBF merdivenlerinde Mülkiye Marşı*’nı okumaya başladı. Bu esnada okulun içine giren polis kitleye plastik mermi ile saldırdı. Saldırı sonrası yeniden toparlanan üniversite bileşenleri tekrar merdivenlerde toplanarak basın açıklamasını okudu. Polisin okuldan çıkması ile birlikte öğrenciler ve akademisyenler iki ayrı ayrı forum düzenleyerek gerçekleşen saldırıyı ve çözüm yollarını konuştular. Daha sonra iki ayrı forum birleştirilerek akademisyenler tarafından açık ders yapıldı.
Bugün (11 Şubat) öğrenciler yapacakları forum için kampüse gittiklerinde okulda kimse olmamasına rağmen polis ve ÖGB rektörlük talimatıyla okula alamayacaklarını söylediler. Bunun üzerine öğrenciler forumlarını Mülkiyeliler Birliği Genel Merkezi’nde yaptılar.
Neden Ankara Üniversitesi’nde ihraçlar bu kadar yoğun iken Ortadoğu Teknik Ünivertesi (ODTÜ) ve Boğaziçi Üniversitesi gibi muhalif kimlikleri ile bilinen üniversitelerde ihraçlar olmadı?
Sorunun cevabını Ankara Üniversitesi’nden başlayarak vermeye çalışalım.
Ankara Üniversitesi Rektörü Erkan İBİŞ, rektörlüğü döneminde AKP Parti Okulu’nda ders vermiş, tecavüzcü Ensar Vakfı ile sıkı ilişkiler geliştirmiş bir rektördür. Bunların yanısıra rektör yardımcılarından birinin FETÖ soruşturmalarında ismi geçmektedir. İbiş FETÖ’cülere uygulaması gereken yetkisini kendisine ve mevcut hükümete muhalif akademisyenlere uygulamıştır. Tabi ki bu ihraçlar sadece rektörlük eliyle mevcut AKP iktidarından bağımsız gelişmemektedir ancak ihraç listelerini hükümete ileten rektörlerin sorumluluğu da büyüktür. SBF öğrencileri özelinde Cebeci Kampüsü bileşenleri bu karanlığı yırtmak ve hocalarını yeniden derslere sokmak için bütün özverileri ile mücadele ediyor. ODTÜ ve Boğaziçi Üniversitesi rektörleri ise mevcut akademisyenlerin Türkiye geleceği ve bugünü açısından ne kadar önemli olduklarını bildiklerinden istenen listeleri vermeyi şimdilik(!) geciktiriyor olabilirler. Cebeci Kampüsü’nden yükselen bu ses ile AKP’nin ve İBİŞ’in atacağı geri adım ODTÜ ve Boğaziçi gibi KHK’lara direnen üniversitelere güç verecekken diğer üniversitelerden atılmış akademisyenlere bir umut ışığı olacaktır. Ankara özelinde Cebeci Kampüsü’nden yayılan bu direnişi büyüterek ülkenin dört bir yanına dağıtmak Türkiye gençliğinin görevidir. Cebeci Kampüsü bileşenleri bu bilinç ile hareket ediyor ve KHK’ler ile ihraç edilen akademisyenlerin geri döneceklerini söylüyor. Ülkenin tüm üniversitelerini dayanışmaya çağırıyor.
*Mülkiye Marşı
Başka bir aşk istemez, aşkınla çarpar kalbimiz,
Ey vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz,
Gül ki sen, neşenle gülsün ay, güneş, toprak, deniz,
Ey vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz.