Süleyman Üstün’ü andık!

suleyman_ustun_20160519-2.jpg

Kemal Türkler’in işçi sınıfının Süleyman’ı dediği, Süleyman Üstün hocamızı dün (19.05.2016) aramızdan ayrılışının 9. yılında mezarı başında andık.

Ailesinin, dostlarının ve öğrencilerinin de katıldığı ve Türkiye Komünist Partisi 1920 İstanbul İl Örgütü’nün organize ettiği anma saat 11.00’de Üstün’ün Zincirlikuyu’da bulunan mezarı başında yapıldı.

Anmada Süleyman Üstün’ün Türkiye işçi sınıfı mücadelesine yaptığı katkılar anlatıldı ve ona ithafen şiir okundu. İlerici Gençler olarak yer aldığımız anmada bizler de “Hayatının son anına kadar mücadeleden hiç kopmamış olan Hocamıza sözümüz: ‘Yolumuz işçi sınıfının yoludur’” dedik.

Yapılan katkıların ve konuşmaların ardından anma sona erdi.

suleyman_ustun_20160519.jpg

Süleyman Üstün kimdir?
Süleyman Üstün 1927’de Tekirdağ’ın Saray ilçesinin Karlı Köyü’nde bir çiftçi ailesinin çocuğuolarak dünyaya geldi. Köy ilkokulunu bitirdikten sonra Kepirtepe Köy Enstitüsü’nde okumaya başladı. Mezun olduktan sonra zorunlu hizmetini tamamlamak için Çerkezköy’ün Yanıkağıl köyünde göreve başladı. Yanıkağıllılarda Üstün ailesinin hatırası hâlâ sımsıcak.

Süleyman Üstün ilerleyen yıllarda İstanbul’a yerleşerek öğretmen hareketinin içine girmişti. Türkiye Öğretmenler Sendikası’nın (TÖS) kurucuları arasında yer almış, TÖS İstanbul İl Başkanlığını yapmıştı. Aynı dönemlerde işçi hareketiyle de bağlar kuruyor, Türkiye İşçi Partisi (TİP) çalışmalarına katılıyordu. O artık yüzünü sosyalizme dönmüştü. Öğretmen hareketi içerisinde Devrimci Eğitim Şurası, Büyük Eğitim Yürüyüşü ve dört gün süren Genel Öğretmen Boykotu gibi emek hareketindeki önemli köşe taşlarında; siyasal alanda ise TİP’in meclise girmesi çalışmalarında Süleyman Hoca’nın eşsiz katkıları olmuştur. O yıllarda Türk İş içerisinde yükselen işçi hareketi Türk İş’in kabına sığamaz ve büyük bir kopuşla 1967’de DİSK kurulur. Süleyman Üstün DİSK’in kuruluş çalışmalarına da katkı koymuştur. DİSK kurulduktan sonra ise ilk defa Lastik İş Sendikası’nda olmak üzere işçi eğitimleri vermeye başlar. Süleyman Hoca bir sendika eğitimcisi olmanın dışında iyi bir örgütçü, yaratıcı bir taktikçi, eşsiz bir propagandacı ve ajitatördü. 15 16 Haziran Genel Direnişinde tutuklanan 32 kişiden biri olması da burjuvazinin de bu özelliklerini bildiğinin ve bu direnişteki yerinin bir işareti olsa gerek.

1960’ların toplumsal yükselişini durdurmak isteyen burjuvazi işçi sınıfının ve yükselen devrimci öğrenci hareketinin karşısına 12 Mart faşizmiyle çıktığında da işçi sınıfının Süleymanı mücadeleden geri durmadı. 27 gün süren Gayrettepe’deki işkence günlerinin ardından yaralarının iyileşmesi için uzun süren bir tedavi görmek durumunda kaldı. 12 Mart karanlığının yırtılıp atılmasında ve yeniden yükselen işçi hareketine eğitimci ve örgütçü olarak büyük katkılar verdi. Sınıf bilinçli işçi önderlerinin yetiştirilmesindeki emeği ise tartışılmaz.

Hemen hemen her grev çadırında, her işçi direnişinde sesi işçilerin kulaklarında fikirleri zihinlerinde yankılanmıştır. DİSK’teki görevlerini yürüten Süleyman Üstün işçi sınıfının öncü partisi TKP ile de bağ kurmuştu. 1979 yılında İlerici Kadınlar Derneği (İKD) başkanı Beria Önger’in ara seçimlere bağımsız senatör adayı olarak girmesiyle birlikte seçim çalışmalarının aranan konuşmacısı olarak canla başla işçi sınıfı adayının seçilmesi için çalışmıştı. Yükselen ATILIM günleri karşısında burjuvazi tekrar ve daha ağır bir şekilde faşizme başvurarak 12 Eylül darbesini gerçekleştirir. Bu aynı zamanda Süleyman Üstün’ün politik göçmenlik hayatının başlamasıdır. Zor ve kasvetli göçmenlik dönemi tekrar yurda dönüşü ve sendikal çalışmalara katılmasıyla son bulacaktır. Süleyman Hoca son nefesini verdiğinde dahi hâlâ görev başında bulunan bir sendika eğitimcisiydi. Hasta yatağında bir yandan 1 Mayıs tartışmalarını izliyor, bir yandan da kendisini yalnız bırakmayan çalışma arkadaşlarıyla işçi hareketi ve 1 Mayıs tartışmaları ile ilgili değerlendirmelerde bulunuyordu.

Kaynakça: http://urundergisi.com/makaleler.php?ID=1880