9 Şubat 2016 tarihinde Ankara Üniversitesi Rektörlüğü tarafından yayınlanan bir belge ile 15 Şubat 2016 tarihinden (bahar döneminin ilk günü) itibaren Cebeci Kampüsü kapılarında polisin üst araması, kimlik kontrolü gibi uygulamalar yapacağı bildirildi. Cebeci Kampüsü bugüne kadar kapılarında kimlik sorulmayan tüm öğrencilerin, halkın da gelip derslere girebileceği, etkinliklere katılabileceği, güvenliğin öğrenciler tarafından sağlandığı bir kampüstü. Kampüsün “güvenliği” için uygulandığı söylenen bu yöntemler çok geçmeden amacını tüm öğrencilere göstermiş oldu.
15 Şubat 2016 tarihinde sabah 09.05 sıralarında slogan atmayan, ellerinde bayrak flama bulunmayan, sadece günlerinin büyük bir çoğunluğunu geçirdikleri eğitim hayatlarına devam ettikleri yaşam alanlarına girmek isteyen, içlerinde TÜM-İGD’li bir arkadaşımızın da olduğu 9 öğrenci henüz nizamiye kapısına gelemeden darp edilerek, yerlerde sürüklenerek gözaltına alındı. Gözaltına alınan öğrenciler götürüldükleri araç içerisinde de (daha sonraları da bir çok öğrenciyi darp eden, taciz eden bir sivil polis tarafından) “Size baharı göstermeyeceğiz, hepinizi Cebeci’ye gömeceğiz” ifadeleri ile psikolojik işkenceye maruz kaldı. İlerleyen saatlerde gözaltına alınan arkadaşları için ve kapının önünde öncelikle kadınlar olmak üzere tüm öğrencileri taciz eden sivil ve çevik polislere tepki göstermek isteyen öğrencilerden 4 kişi daha gözaltına alındı. Polis gün içerisinde uygulamanın kanunsuz olduğunu anlatmak isteyen herkesi darp ederek gözaltına aldı. Ellerinde gözaltı kararı bile bulunmayan polis, öğrencileri önce TEM’e götürdü ancak TEM’e sokulmayan öğrenciler daha sonra Cebeci Karakolu’na götürüldü. İfade vermeyi reddeden öğrenciler akşam saatlerinde serbest bırakıldı.
19 Şubat 2016 tarihinde öğrencilerin asmış olduğu “Cebeci’den Cerattepe’ye Selam olsun” yazılı pankartı bahane eden polis kapının önünden Özel Güvenlik Birimleri (ÖGB)’ni yollayarak öğrencileri tehdit etti. Pankartın indirilmediği durumda saldıracağını söyleyen polis, amacının okulun “güvenliği”ni sağlamak olmadığını herkese göstermiş oldu. Rektör-Polis işbirliğinin amacının Cebeci Kampüsü’nün onlarca yıllık muhalif damarına kesik atmak, öğrencilere baş eğdirmek ve okuldaki faşist çetelerin rahatını sağlamak olduğu öğrencilere süreç boyunca forumlar ile anlatıldı.
22 Şubat 2016 tarihinde dersine geç kalmamak için nizamiyeye doğru koşan bir öğrenci darp edilerek gözaltına alındı.
24 Şubat 2016 tarihinde forumlardan alınan kitlesel eylem kararı gerçekleştirildi. Okul mezunlarının, avukatların, sendika-odaların, Yeşil Artvin Derneği’nin, CHP ve HDP milletvekillerinin katıldığı etkinlikte 500 kadar öğrenci tüm okulu dolaşarak eylem çağrısında bulundu. Nizamiye önünde okunan basın açıklamasının ardından Siyasal Bilgiler Fakültesi ön bahçesinde açık kürsü konseptli etkinlik başladı. Tüm katılımcılar ve öğrenciler kapının önünde duran polis ekiplerinin öğrencileri taciz etmesini, haksız gözaltıları, polisin okulu terörize etmesini protesto etti. Açık kürsüde konuşan konuşmacılar Rektör-Polis işbirliği içerisinde gerçekleştirilen bu uygulamalar sırasında özgür ve bilimsel eğitimin yapılamayacağına dikkat çekti. Etkinliğin sonunda Cerattepe’ye selam olsun denerek tulum ile horona duruldu. Halaylarla, horonlarla etkinlik bitirildi.
21 Mart 2016 tarihinde İletişim Fakültesi arkasında 100 kadar öğrenci Newroz kutlaması yaptı. Etkinliğin ilerleyen saatlerinde polis hiçbir uyarı yapmadan kampüse girerek öğrencilere saldırdı, yakılan Newroz ateşini söndüren (daha doğrusu ÖGB’ye söndürten) polis İletişim Fakültesi’ne girerek tüm afiş ve ozalitleri söktü. 1 öğrenciyi gözaltına alan polis okuldan çıktı.
22 Mart 2016 tarihinde “Saray”ı protesto eden bir afişi bahane eden polis sivil ve çevik ekiplerle kampüse saldırdı. Onlarca öğrencinin direnciyle karşılaşan polis İletişim Fakültesi kapısında 4 öğrenciyi gözaltına aldı. Rektör-Polis işbirliğinin sıkıyönetim uygulamalarına isyan eden 10 kadar öğrenci çevik kuvvet ekiplerinin önünde oturma eylemine başladı. İlk paragrafta da bahsettiğimiz tacizci-işkenceci sivil polis öncülüğünde oturma eylemi yapan öğrenciler darp edilerek, küfür edilerek gözaltına alındı. Olanları telefonu ile kaydeden onlarca öğrenci içerisinde bir öğrenci, daha önce de bahsettiğimiz sivil polis tarafından “senin bir ay uzaklaştırman var” denilerek hızlı bir şekilde darp edilerek gözaltına alındı. Uzaklaştırma kararının usulsüz bir şekilde verildiği ve uzaklaştırma işleminin 2016-2017 eğitim-öğretim yılının güz döneminde başlayacak olması tüm öğrenciler tarafından bilinmesine rağmen yapılan bu işlem, Rektör-Polis işbirliğini kanıtlar nitelikteydi. Aynı dönemde, ilerici, devrimci, yurtsever, demokrat, muhalif öğrencilerin isimlerinin bulunduğu bir listenin Rektör Erkan İBİŞ tarafından Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne verildiği konuşulanlar arasındaydı. Toplamda gözaltına alınan 14 öğrenci akşam saatlerinde serbest bırakıldı.
23 Mart 2016 tarihinde Hukuk Fakültesi avlusuna asılan bir Nazım şiirini bahane eden polis, ÖGB ile haber yollayarak pankartın suç unsuru olduğunu ve 10 dakika içinde indirilmezse Hukuk Fakültesi’ne gireceğini söyledi. Pankartın asıldığı alanda toplanan öğrenciler pankartın indirilmeyeceğini net bir tavırla ÖGB’ye bildirdi ve kampüslerini, özgürlüklerini savunmak için pankartı savunmaya başladı. Polis ilerleyen dakikalarda kapıdan çekildi, polisin kapıdan çekilmesi öğrenciler arasında Hukuk Fakültesi’nin yaptığı ve bir Yargıtay üyesinin, bir de CHP milletvekilinin de katıldığı etkinlik olduğu konuşuldu.
31 Mart 2016 tarihinde Hukuk Fakültesi’ne islamcı-faşist bir grubun pankart astığı bilgisiyle Hukuk Fakültesi’ne giden ilerici, devrimci, yurtsever öğrenciler pankartı indirdi ve kendilerine saldıran çetelere müdahale etti. Tarihsel iş ortaklarını korumak için okula giren polis önlerine kattıkları –islamcı-faşistler ile birlikte Hukuk Fakültesi, İletişim Fakültesi ve Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne girdi. İslamcı-faşist çetelere teşhis ettirdikleri 5 öğrenciyi gözaltına alan polis okuldan çıktı. Polisin çıkmasıyla birlikte İletişim Fakültesi önünde toplanan öğrenciler hem kontrol hem de orada okuyan arkadaşlarını bilgilendirmek için Hukuk Fakültesi’ne gitti. Öğrenciler fakülteye gittiklerinde karşılarında 40 kişilik eli satırlı, palalı, mınçıkalı ve soda şişeli çeteyi gördü.Çetenin öğrencilere saldırmasıyla birlikte ellerinde kitaptan başka bir şey olmayan öğrenciler İletişim Fakültesi önüne çekilmek zorunda kaldı. Öğrencilerin çekildiği sırada bir tomayla okula giren polis, eli satırlı çeteye “siz durun, tamam, şimdi bizim sıramız” diyerek ortaklıklarını belgeledi. Binaların içine, sınav salonlarına kadar giren, sınavlardan öğrencileri gözaltına alan polis bir çok akademisyeni de darp etti. Polisler 19 öğrenciyi gözaltına aldı. Polislerin okuldan çıkmasıyla toparlanan öğrenciler, akademisyenlerin ve milletvekillerinin de katılacağı bir toplantı istedi. Saat 14.30’da öğrencilerin, akademisyenlerin ve CHP milletvekillerinin buluştuğu toplantıda “faşizme karşı mücadele yöntemleri” konuşuldu. Tüm gözaltılar gece serbest bırakıldı.
Soruyoruz,
“Kampüsün güvenliği” için yapıldığı söylenen bu uygulamalar okulu terörize etmekten başka bir işe yaramış mıdır?
Öğrencilerin kimliklerini göstererek zor girdiği kampüse bu eli satırlı çeteler nasıl girmiştir?
Tüm bu olaylar olurken fakülte dekanlıkları ne yapmaktadır, kimin yanındadır?
Bizler İlerici Gençler olarak bir kez daha yineliyoruz:
Üniversiteler gericiğin, satırların ve faşizmin yuvası değil bilimin yuvası olmalıdır!
Polis, ÖGB ve üniversite yönetiminin işbirliğiyle üniversite gençliğinin gericileştirilmesine, sindirilmesi, üniversite kapılarının emekçi çocuklarına kapatılmasın geçit vermeyeceğiz!