2020 senesi, patronlar ve işçi sınıfının arasındaki uçurumun büyümesiyle birlikte emek-sermaye çelişkisini bütün netliğiyle önümüze serdi. Emperyalist-kapitalist ülkelerdeki sağlık sisteminin çürümüşlüğü ve bu ülkelerdeki can kayıplarının yoğunluğu bize gösterdi ki: Virüs değil kapitalizm öldürüyor! Bu çürümüş düzeni tarihin çöplüğüne gömmek, geleceğimizi ellerimize almak için yeni yılda mücadeleye daha sıkı bağlanıyoruz. Tarihten dersler çıkarmak için öncesinde bu yıl neler olduğunu hatırlayalım:
Türkiye’de neler oldu?
Salgın sürecinde kârına kâr katan büyük burjuvazi korunurken ekmek teknesini zar zor yüzdüren küçük esnaf batmaya terkedildi. Toplumun sırtından servet kazananlara dokunulmazken, pek çok emekçi ücretsiz izine tabi tutuldu, ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzak olan kısa çalışma ödeneğine mecbur bırakıldı. Karşısına çıkan tüm engellere rağmen yüce gönüllü halkımız dayanışma ağlarını kurarak komşusunu zor durumda bırakmamaya çalıştı.
“Evde kal” denilerek büyük bir korku pompalandı. Bu korkuyu kullanan kapitalist iktidarlar toplumsal muhalefeti bastırarak iktidarlarını sağlama almaya çalıştı. İşçiler emekçilerin üretmediğinde hayatın duracağı, en temel ihtiyaçların bile karşılanamayacağı gerçeği gizlendi. Enfekte sayısının artmasının suçlusu halk ilân edildi. 65 yaş üzeri vatandaşlarla, gençler ve çocuklar en temel özgürlük haklarından mahrum bırakıldı. İnsan haklarına aykırı bir tutumla milyonlarca yurttaş evlere hapsedildi. Biraz nefes almak için parka çıkanlar bile aşağılandı.
Sözde ‘eğitim’, online sistem üzerinden devam etti. Milyonlarca öğrenci internete erişemediği ya da gerekli ekipmanlara sahip olamadığından dolayı eğitiminden geri kaldı. Üniversitelerden, “Derslere giremiyorsanız, okulu dondurma hakkı tanıyoruz.”, şeklinde açıklamalar yapıldı. Online eğitim sınıfta kaldı!
Karantina sürecinde kadınlar ev içi şiddete maruz kaldılar. Kadın cinayetleri artarak devam etti; katil Uzman Çavuş Musa Orhan ve katil Ümitcan Uygun hükümet tarafından resmen korundu. Yetmezmiş gibi iktidar bir de İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırmaya gözünü dikti, ancak kadınların sokaktaki mücadelesi sonucunda bu saldırısını şimdilik rafa kaldırmak zorunda kaldı.
Ege’de gerçekleşen 6.9 büyüklüğündeki depremde 117 yurttaşımız hayatını kaybetti binlerce kişi yaralandı ve evleri hasar gördü. Burada da sorumluluk, başını zar zor sokabilecek bir ev bulabilen yoksul halkın üstüne atıldı.
Haklarını elde etmek için tüm baskı ve engellemelere karşı harekete geçen Soma ve Ermenekli maden işçilerinin direnişi toplumda büyük bir karşılık buldu. Madenciler, 17 Aralık’ta direnişlerine son vererek zaferlerini ilan ettiler.
Sessizlik ortamını fırsata çevirmiş olan AKP-MHP cephesi, toplumsal muhalefet üzerindeki baskılarını daha da arttırdı. Gözaltılar ve tutuklamalar artarak devam etti.
Tüm bu süreç yoksulluğu kat be kat arttırdı. Halk gittikçe yoksullaşırken, AKP milletvekili çıkıp: “Kuru ekmek yiyebiliyorlarsa aç değiller” diyebildi; Cumhurbaşkanı Erdoğan, evine ekmek götürememe gerçekliğini ‘abartı’ buldu! Net 2.825 TL olarak açıklanan asgari ücret üzerine Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı dalga geçercesine “İşçilerimizi enflasyona ezdirmeyeceğiz” şeklinde açıklama yaptı. Tüm bunlar olurken işsizlikten, geçim sıkıntısından dolayı vatandaşlar kendi canlarına kıydı.
Dünyada neler oldu?
Virüs, dünyanın en ileri, en insanca; yaşanılan(!) AB ülkelerinde ve ABD’deki yüzbinlerce kişinin hayatını kaybetmesine sebep oldu. Bunun yanında yoksulluktan kırılan(!) Küba ve Vietnam’da virüs hızlıca kontrol altına alındı, ölü sayıları ise yok denecek kadar az.
Koronavirüsü bir bahane olarak kullanan emperyalist blokun düşmanca politikaları tüm dünya halklarını büyük bir bunalımın içerisine sürükledi. İnsanları eve hapsetmeye yönelik politikalara karşın pek çok ülkede direnişler örgütlendi; halk, kitlesel protestolarda bir araya geldi.
ABD’de artan polis şiddeti ve ırkçılığın beraberinde katledilen siyahi vatandaş George Floyd için bütün dünyaya yayılan toplumsal bir ayaklanmaya şahit olduk. 2018 yılında akaryakıt zamlarına geçit vermemek amacıyla Fransa’da başlayan Sarı Yelekliler eylemi de 2020 yılında devam etti. Amerikan emperyalizmin saldırısına karşı Suriye antiemperyalist savaşını sürdürdü.
9 Ağustos 2020’de yapılan Belarus Devlet Başkanlığı seçimlerinin üzerine NATO içinde hareket eden Polonya ve Litvanya’nın desteğiyle Belarus’ta kanlı bir darbe tezgâhlamaya çalışıldı. Bunun üzerine Belarus Komünist Partisi öncülüğünde 16 ülkenin komünist partileri tarafından imzacı olunan bildiride bu olay, Gürcistan ve Ukrayna’da emperyalistlerin tezgâhladığı operasyonlara benzetildi ve karşı durulması gerektiği vurgulandı.
Latin Amerika’da anti-emperyalist, sosyalist ülkeler, ABD ambargolarına ve darbelere karşı direnişi sürdürdü. Bolivya’da Evo Morales’in partisinin adayı yüzde 52.5 oy oranıyla seçimleri kazandı, darbeciler kaybetti.
Venezuela’da 6 Aralık’ta gerçekleşen seçimlerde Maduro liderliğindeki Büyük Vatansever Grup (GPP) kazandı. Amerikancı Guaido önderliğindekiler seçimi boykot etti. Darbe girişimleri ve ambargolarla ülkenin bağımsızlığını elinden almaya çalışan ABD ve AB, seçimleri tanımadıklarını ilan ettiler.
Amerika’da başkanlık seçimleri gerçekleşti. Seçim sonuçlarına göre Joe Biden ABD’nin yeni başkanı ilan edildi. Biden; Bush-Obama-Clinton cephesinin kanlı Ortadoğu politikalarının devamcısı olarak başkanlık koltuğuna oturmuş oldu.
Bu düzene mecbur değiliz!
Geride bırakmaya hazırlandığımız bu yıl bize, kapitalizm vahşetinin nasıl insanlık dışı bir sistem olduğunu bir kez daha hatırlattı. Kapitalizm bir avuç patron için zenginlik, refah anlamına gelirken; geride kalan milyonlar için sefalet ve bunalım anlamına geliyor.
Biz gençler, en temel hakkımız olan insanca yaşama, bilimsel eğitime ulaşmak için bile bunca acıları çekmeye mahkûm değiliz! Kadınlar ve LGBTİ+ bireyler olarak; evde, sokakta, işyerlerinde şiddete ve eşitsiz ücretlerde çalışmaya mahkûm değiliz. Ezilen halklar olarak; şovenist saldırganlar ya da emperyalizmle iş birliği içindeki sözde bağımsızlık savunucuları arasından birini seçmeye mahkûm değiliz! İşçiler, emekçiler olarak iş cinayetlerinde katledilmeye, insanlık dışı çalışma saatlerine ve açlığa mahkûm değiliz!
Gerçekten eşit ve insanca yaşanılabilecek bir dünyayı kurmak için haydi, sen de omuz ver!
2021; işçi sınıfını, tüm dünya halklarını ve biz gençleri direnişe çağırıyor!