İlerici Gençler olarak, pazar günü (1 Kasım 2020) Ege’de meydana gelen ve özellikle İzmir’de yaşayan halkımızı etkileyen deprem dolayısıyla Taksim’de bulunan yenisanat’ta, “Deprem değil, kapitalizm öldürür” başlıklı bir etkinlik gerçekleştirdik.
Başta hayatını kaybeden yurttaşlarımızı andığımız etkinliğimizde deprem konulu belgesel gösterimi ve ardından da söyleşi gerçekleştirdik. Belgeselde, 1999 Marmara depremini yaşayanlardan röportajlar, 1999 depremi sonrası oluşan hasarlar anlatıldı.
Belgesel sonrası katılımcı arkadaşlarımızdan deprem denince akla gelen ilk kelimeyi kâğıda yazmasını istedik. Yazılanların içinde “korku, kâr hırsı, kapitalizm, endişe, imar affı” gibi birçok kelime vardı. Daha sonra bu kelimeler üzerinden söyleşimizi gerçekleştirdik.
Rant uğruna, kâr hırsı uğruna hayatı hiçe sayılan, depremde yerle bir olan binalarda can veren hayatların sorumlularını -ya da başka bir ifadeyle “sorumsuzluklarını(!)”-konuştuk. Bu düzen içerisinde oluşan felaketlerde işçi ve emekçi kesimlerin, yoksul halkın daha fazla zarar gördüğünü ve bu eşitsizliği yaratanın da kapitalist düzenin kendisi olduğu vurguladık. Beklenen Marmara depremine karşı şimdiye kadar hiçbir şey yapmayan iktidarın Kanal İstanbul’a değil yurttaşların can güvenliğine bütçe aktarması gerektiğini vurguladık. Hayatımızı tehdit eden bu adaletsizliğe karşı çözüm yolları ve mücadele araçlarını düşündük, tartıştık.
Bizler İlerici Gençler olarak biliyoruz ki bizleri öldüren şey deprem değil; kâr hırsı uğruna malzemeden çalan müteahhitler, yapılmaması gereken yerlere imar izni verenler, deprem vergisini ise kendi çıkarları uğruna harcayanlardır. Bireysel önlemlerin önemini bilmekle birlikte; binaların hasarlarının tespitinin yapılması, buna uygun önlemlerin alınması, tüm yurttaşlarımızın kendilerine mezar olmayacak konutlarda yaşayabilmesi yöneticilerin sorumluluğundadır. O yüzden bir kez daha haykırıyoruz: “Kanala değil depreme bütçe!”