“Şimdi iktidarı almazsak tarih bizi affetmeyecek.”
-Vladimir Lenin

20. yüzyılın başlarında dünya büyük bir savaşa gebeyken, Çar Aristokrasisi’nin hakimiyeti altında bulunan Rusya, tarihinin en zor günlerine tanıklık ediyordu. Çarlık, Japonlarla yaptığı savaşta ağır bir yenilgiye uğramış, 1905 Kanlı Pazar’ı ve akabinde 1905 Devrimi ile, Ekim Manifestosu ilan edilmiş, işçilerin ve köylülerin insani olmayan koşullara direnişleri, grevler, ayaklanmalar tüm ülkeyi sarsmaya başlamıştı. Duma’nın açılması ile yükselen muhalif sesler Çarlık için büyük tehditken, Birinci Dünya Savaşı’nın koşullarının daha da çetinleştirdiği yıkıcı ortamda, Anayasal Demokratlar, Bolşevik-Menşevikler, Sosyalist Devrimciler’den oluşan muhalif gruplar, 1917 Şubat’ında Çar Rejimi’ni devirdi. Bu dönemde “Barış, Ekmek, Toprak” ve “Bütün İktidar Sovyetler’e” şiarını haykıran Lenin önderliğinde Bolşevikler, 7 Kasım’da Çarlık yerine kurulan Geçici Hükümeti de devirerek, iktidarı ele aldı ve Sovyetler’in kuruluşuna gidecek süreci başlattı. Brest-Litovsk antlaşması ile emperyalist savaştan çekilen Rusya, anti-emperyalist tutumu ile başta Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı olmak üzere milli kurtuluş hareketlerine destek sağladı.
Komünistler önderliğinde iç savaştan galip çıkarak Çar artıklarını temizleyen işçi sınıfı 1922’de, ilk işçi devleti Paris Komünü’nden 51 yıl sonra yeniden bir devlet kurdu. Karşı devrimle dağılacağı 1991 yılına kadar Sovyetler Birliği, işçi sınıfının kendi devleti olma pratiği ve enternasyonalizm şiarını sürdürdü. Yurttaşlarına dünyada ilk defa günde 8 saati aşmayan çalışma süresi, ücretsiz barınma, sağlık, eğitim gibi hakları sağladı. İkinci Dünya Savaşı’nda tekelci kapitalistlerin iktidarı, insanlığa büyük tehdit olan Nazi Almanyası ve Faşist İtalya’yı bertaraf etti. Soğuk Savaş’ta Amerikan saldırganlığına kalkan oldu.
Şüphesiz Sovyetler Birliği, işçi sınıfının en büyük deneyimidir. Özgürlükçü sloganlarla ortadan kaldırıldıktan sonra, dünyanın geldiği durum, özgürlüklerin ve insanca yaşama hakkının yok edilmesi, bir avuç azınlığın hakimiyeti yeniden alarak, geri kalanlara kan kusturması, emperyalizmin iştahının daha da kabararak işgal ve sömürüyü genişletmesidir.
Ekim Devrimi ve Lenin önderliğindeki Komünistleri selamlıyor, değişen dünyada işçi sınıfının gerçekleştireceği yeni devrimler için mücadele edeceğimizi haykırıyoruz!
