12 Eylül Makinesinin Eğitimi Öğütme Aygıtı: 1981’den Bugüne YÖK

YOK

Geçtiğimiz eylül itibariyle, 1980 faşist darbesi üzerinden tam 45 yıl geçti.
Fakat Türkiye 12 Eylül’ü yalnızca tarih olarak geride bırakabildi. Darbe makinesi hâlâ işlemekte, devrimci düşünceye, sanata, eğitime dair ne varsa öğütmeye devam etmektedir. Faşist cunta, halkın zihninde ve kalbinde yer eden mücadeleleri silmeyi, yapay kurumlar aracılığıyla korkunun hâkimiyetini kurmayı amaçladı. Geçmişten bugüne her halk hareketinin en dinamik gücü olan gençlik, her daim baskılara ve zorluklara direnerek kendi tarihini kendi yazmıştır. Türkiye’de 68’den 12 Eylül’e uzanan altın dönemde gençlik hareketi, örtülmek istenen karanlığa ışık olmuş; insanca, hakça bir düzen için emperyalizme ve yerli işbirlikçilerine karşı başkaldırmıştır.

1961 Anayasası’yla üniversitelerin özerkliği ve akademik özgürlükler anayasal güvenceye kavuşmuştu. Ancak bu ilerici kazanımlar önce Demirel iktidarı, ardından 12 Mart cuntası tarafından hedef alındı. Yine de aynı dönemde yükselen işçi ve kadın hareketlerinin rüzgârını arkasına alan gençlik, bu baskıların önünde durmayı bildi.

12 Eylül’le birlikte ipleri yeniden eline alan burjuvazi, 1960’lı yıllardan itibaren kontrol edemediği eğitim sistemine doğrudan müdahale etti. 6 Kasım 1981’de Yükseköğretim Kurulu (YÖK) kurularak üniversitelere adeta bir kanca saplandı.
Altını çizelim: Bir egemenlik, yalnızca baskıyla değil, toplumsal hafızada kalıcılığını sürdürdüğü ölçüde yaşar. 12 Eylül cuntasının hedefi de üniversitelerde devrimci fikirleri ezdikçe, özgür düşünceyi karanlığa boğdukça kendi varlığını sürdürmekti.

YÖK, özgürlüğün karşısındadır.

YÖK, özerk üniversite modelini ortadan kaldırarak, seçilmişliğin yerine atanmışlığı getirdi. Üniversiteleri “merkezi bir denetim mekanizması”na bağladı.
Tepeden inen bu yeni hiyerarşiyle birlikte, özgür düşünce ve eylemin yerini baskı mekanizması aldı. 12 Eylül’ün gerici ideolojik hattı, dinci despotizmle birleşerek üniversiteleri kuşattı.

YÖK, kamucu eğitimin karşısındadır.

Öğrenci harçları, sponsor anlaşmaları, vakıf-şirket işbirlikleriyle üniversiteler ticarileştirildi.
Bilimsel üretim, toplumun değil piyasanın ihtiyaçlarına göre şekillendirildi; araştırmalar “yayın puanı” ve “proje sayısı”na indirgenerek bilimin içeriği boşaltıldı.
Üniversiteler, bilimin değil sermayenin döner sermaye mekanizması haline getirildi.

Ticari rekabet sürekli körüklendi; üniversiteye girmek isteyen gençler dershanelere yüklü paralar ödemek zorunda bırakıldı. Ağır sınav sistemleriyle gençlerin kendi yeteneklerine uygun bölümlere yerleşmesi engellendi.

YÖK, bir baskı kurumudur.

Ticarileşme, üniversiteleri gerici sermayenin rant kapısına dönüştürürken; eğitimde laiklik, fırsat eşitliği ve demokrasi mücadelesi verenlerin karşısına polis, ÖGB, faşist çeteler, disiplin soruşturmaları ve cezalar dikildi.
Hak aramak suç sayıldı, özgür düşünce susturulmak istendi.

YÖK, tam 44 yıldır 12 Eylül makinesinin “eğitimi öğütme aygıtı” olarak işlevini sürdürüyor.
Bu düzen, sermayenin 1960-1980 arası kaybettiklerini geri alma çabasının bir ürünüdür.
Laik, demokratik, bilimsel ve parasız eğitimin önündeki en büyük engel olan YÖK kaldırılmalı; üniversitelerin özerkliği yeniden tesis edilmeli; özgür düşüncenin ve gençliğin önü açılmalıdır.

12 Eylül’ün köhnemiş kurumları tarihin çöplüğüne gönderilmeli, eğitimdeki prangalar sökülüp atılmalıdır.
Bugün bu ablukayı dağıtmak, 12 Eylül’ün karanlık mirasına son vermek demektir.

Yök, Polis, Medya Bu Abluka Dağıtılacak!

Laik, parasız, bilimsel, demokratik eğitim istiyoruz!

YOK protesto 2025
YOK protesto 2025 1