Biz değilsek kim? Şimdi değilse ne zaman?
Merhaba,
Uzun bir aradan sonra merhaba. Biliyoruz, bu sefer biraz fazla açtık arayı. Özlettik biraz ama daha da çok özledik aslında. 2003 yılından beri her türlü mali kıtlığa, türlü engele rağmen inatla ve mutlulukla çıkarttığımız dergimiz bir süredir çıkmıyordu. Bu süreyi bir tatil veya dinlenme molası zannetmeyin. İlerici gençler bu süre zarfında atölyede, sokakta, okulda hayatın ve eylemin içindeydi.
Elbette sebebimiz çok ama bahanemiz de yok. Bu uzun süre ilerici gençler için yeniden bir muhasebe alma ve değerlendirme olanağı da sağlamadı değil. Öyle inanıyoruz ki geçici ara daha kalıcı ve büyük birliktelikler sağlamanın vesilesi olacak hepimiz için.
Taksim’in tapusunu gençlik aldı. Sıra memleketin tapusunda
Dergimizin çıkmadığı dönemde pek çok önemli olay yaşandı. Ama en önemlisi hiç kuşkusuz Gezi idi. 1 Mayıs’ta Taksim yollarına dökülen isyan ve direniş yağmuru, 31 Mayıs’ta adeta sel oldu. Gezi’de başlayan hürriyet ve yaşam kavgası tüm yurtta yankısını buldu. Mayıs Haziran Büyük Halk Direnişi’ne döndü. Kızlı erkekli ev mi olurmuş deyip ahlakımızı sorgulayan, giyim kuşamımıza karışan, romanımızı, şiirimizi sansürleyen, ne yiyip içeceğimizi söylemeye kalkan gerici bir iktidar karşısında milyonlar ayağa kalktı.
Bu görkemli direnişin en öncelikli öznesi hiç kuşkusuz sistem tarafından çoğu geleceksizliğe ve umutsuzluğa itilmiş milyonlarca gençti. Tomasıyla, zehirli gazlarıyla iktidar saldırdı; gençlik isyan günlerinde “dev” oldu. Harun Karadenizler’den, Deniz Gezmişler’den, Vedat Demircioğulları’ndan ve nicelerinden teslim alınan bayrak Gezi’nin tam orta yerinde asılı kaldı.
Gençlik Devrim İstiyor
Biz söylemiştik demeyi çok sevmeyiz ama söylemiştik. 🙂 Bundan bir kaç yıl önce ilerici gençler sokakları, üniversite duvarlarını “Gençlik devrim istiyor.” yazılamalarıyla, afiş ve çıkartmalarıyla süslerken birileri “hadi canım bu gençlikten hiç bir şey olmaz”, “devrim kim, bunlar kim” diyordu. Şimdi bu “birileri” haziran günlerinden sonra, televizyon programlarında, konferanslarında oturup gençlerin nasıl bu kadar kararlı ve direnişçi olabildiğini hayretler içinde sorguluyor. İktidar anket üstüne anket yaptırıp acaba “gençlerin derdi ne” diye sorguluyor. Oysa bilmiyorlar ki gençlik isyan,
gençlik özgürlük demektir.
İşte bu ruhla kızlı erkekli miyonlarca genç direnciyle, coşkusuyla, dinamizmiyle, yaratıcılığıyla, aşkıyla günler boyunca dünyanın en ceberrut iktidarlarından birine meydan okudu. Gezi’nin ve adeta memleketin tapusun elinde olduğunu gösterdi. Hâlâ belge isteyen kaldı mı?
Birlikte yaptılar birlikte gidecekler
Gezi’de yanan ateş pek çok şeyi değişirdi. Yalandan, sömürüden, savaştan, şovenizmden, gericilikten, taşeronluktan ve yolsuzluktan beslenen iktidar kendi içinden çatlamaya başladı. Bugüne kadar övüne övüne “el birliğiyle yaptık” diyenler; başta KCK, Devrimci Karargah, Ergenekon ve Balyoz gibi kara propaganda ürünü sayısız dava ile tüm muhalif kesimler üzerinde terör estirenler düne kadar “kardeşim” diye hitap ettiklerinin boğazlarını sıkmaya başladılar.
Bu iktidarı gençlik “kutulayacak”
Eskiden peketlemek diye bir deyim vardı. Ama AKP paketi biz farketmeden kutu yapmış. Memleketi de Amerikan dolarlarına çevirip kutulara koymaya kalkmış. Ama iktidar kavgası içinde pislikler er geç açığa çıkar. Kirli çamaşırlar ortaya serilir. Şimdi de öyle oldu. Bu kadar büyük pisliği el birliğiyle yaratanlar birlikte hesap verecekler. Gençlik memleketi sahipsiz bırakmayacak
ve bu iktidarı ve suç ortaklarını elbet layık olduğu şekilde kutulayıp, ait olduğu adrese en acele şekilde iade edecek.
Dinleyip diyecek çok, fakat uzun söze vaktimiz yok.
E haydi o zaman: Şimdi yeni bir heyecan, yeni bir tarz, yeni bir direniş yaratma zamanıdır.